‘şimdi tutuyorum ve gerekirse bırakabilirim’***
{ Doğru soru doğru cevaba yoldur
} Doğru soru neye benzer?
“O mu , bu mu’ sorusunun rahatına kaçmaya meyyal tarafımız, ‘O ise bu olamaz, bu ise o değildir’ varsayarken, neyin nereden geldiğine bir açılım getirme tasasından azat, çoğun.
Oysa, Soru neden sorulur ? Bir yapı-işleyişi anlamak için mi ,’cevabı buldum rahatım’ demeye mi?
Bir işleyişe açılım getirmek-ki anlamak-, içine sıkışılan bakış açısını genişletmek de soru sormanın işlevi değil mi? ‘O mu bu mu’ sorusunun cevabı, fark edileceği gibi , anlayışa dair bir veri sunmuyor, siyah mı beyaz mı; tamam beyaz , sonra?
Peki neden bu şekilde soruyoruz ? Çünkü bu şekilde düşünüyoruz. Soru sorma biçimi tam da hayatı algıladığı haliyle soruna sıkışmış kafa-yapının ürünü olduğunda, aynı kafayla pek muhtemel hatalı soru soruluyor, işin içinden çıkılamıyor .
‘Ya şundadır ya bunda modeli düşünmek bir yanıyla,
“Bu neden böyle, nasıl bu şekilde çalışıyor, ben neden beyaz diyorum sen neden siyah diyorsun, başka türlü bakılabilir mi’ gibi soruların sunabileceği verilerin kaybına neden olmakta. Dolayısıyla, şeyler arası ( zıtlar dahil ) ilişkileri, etkileşimleri bağlantı ve dinamikleri anlamaya fırsatı elden kaçırmakla eş değer , ketleyici soru ( nam ı diğer kapalı uçlu )
Soruları kapalı uçlu sormak, böylece, cevap denen, kendiliğin bilgisi ve dinamizmiyle her an yeniden şekilleneni keşfetme yolunda insanı bir hazine-edinimden kendilik ve süreç bilgisinden yoksun bırakıyor.
Cevap denilen bir aranansa, insan cevabın unsurlarıyla ilişkileri berraklaştıkça ( bazen lineer olmayan- alakasız görünenler bağlantılarla yollarla) cevabı şekillendirebilir , soru(n)ların kurbanı olmaktan çıkmak, soruları yenileme becerisiyle el ele kendini yenilemeyi bu nedenle gerektirir.
Doğru sorunun, seçimlerin geldiği yeri fark etme ve yönetme üzerindeki etkisi küçümsenemez. Bir soru/n da çoğu kez görünenin arkasında bizi kendimiz ve yaşama ilişkin daha derin anlayışı edinmeye çağıran bir ağ bulunur; ipin ucu, görünen–patlayan olay-durum’dan tutulur. Özellikle zorlayıcı durumların, kendimize normal(?)de sormadığımız yeni soru ve dolayısıyla seçim olasılıklarına kapı açması bu nedenle…
“ bilinçaltınızı bilince dönüştürene kadar, o sizin hayatınızı yönlendirecek ve siz ona kader diyeceksiniz” Jung
Seçim yapmasıyla övünür de insan, neyi neden seçtiğini bilmediği sürece o seçimin seçim olması mümkün görünmüyor ( kendinin seçimi, kendi bir bilinmezkene, kendine… )
Bir soru-n yumağını çözme işinin şöyle bir bak dediği gibi, ‘ne nereyle dolanmış’
Anlamakla çözmek, el ele vermiş…
… Anlamaya yol,
doğru soru,
olası cevap: soru…
A.Arin
13.5.2020