Terapi Olarak Sanat; Sanatın 7 Psikolojik Fonksiyonu (1)

Sanat bize ne yapar ?

“Art holds out the promise of inner wholeness.”

“Sanat, iç bütünlüğün sözünü taşır”
Tolstoy a göre sanat, biz ve diğerleri arasında empatiyi yaratan köprü, Anais Nie e göre duygusal boşalımı sağlayan bir yoldu.
Sanatın en yüksek başarısı, ikisini de bağdaştıran bir şey olabilir;
Kendi psikolojimize bir empati kanalı ve böylelikle duyguları anlama ve boşaltmayı sağlayan yol; terapi…

Terapi olarak Sanat (Art as a Therapy ) isimli eserinde Alain de Botton tarihçi John Armstrong la sanatın en samimi niyetini anlamaya çalışmış.
Namükemmel olmakla ilgili psikolojik eksikliklerimiz ve kaygılarımızı telafi etmenin bir yolu olarak sanat,
estetik bir uğraş olmanın çok daha ötesinde bir araçtır, varoluşumuzda kompleks ama önemli bir amaca hizmet eder.
“Diğer araçlar gibi sanat da doğanın bize verdiği kapasitenin ötesine geçmemizi sağlar. Sanat doğuştan gelen zayıflık ve psikolojik kırılganlıklarımızı telafi eder “
De Botton ve Armstrong sanatın 7 temel fonksiyonunu şöyle ortaya koyuyor:

1.HATIRLAMA
Hafızamızın yanıltıcılığı ve kendini revize edişine güvenemeyişimiz, insanlar ve yerler hakkında önemli detayları unutuyor oluşumuz ve bizi bütün yapan bazı şeyleri unutabilirliğimiz bizim için stres kaynağı olabilir.
Dikkat edersek görürüz ki , hem hafiza hem sanat , önemli olanlardan “arda kalan” la ilgilidir.
“Unutmaktan endişe duyduğumuz şey özel bir şeydir, herhangi bir şey değil. Gerçekten önemli olan neyse onu hatırlamak isteriz.”
Iyi sanatçılar dediğimiz insanlar neyi iletecekleri ve neyi (unutmaya ) bırakacaklarıyla ilgili doğru seçimler yapmış insanlardır . ” diyor Botton ve Armstrong …
O halde sanatın kendisi deneyim için bir yoldur( hafıza’nın bir çalışma yolu… )

“Sanat güzel , ölümsüz deneyimleri tutmanın korumanın bir yoludur “

2.UMUT

Güzellikle çatışmalı ilişkimiz tuhaf bir paradoks ortaya koyar: Evrensel olarak en fazla hayran olunan, ‘güzel’ denilendir- mutlu ve keyifli sahnelerin yüzler, objeler, durumların tasvirleri ….

Ama ciddi sanat otoritelerinin azımsanamayacak bir bölümü bu meyli bir tat ve zeka başarısızlığı olarak görür.
Susan Sontag’in tanımı kayda değer;

“zeka ve tat ayrılmaz şekilde bağlıdır, zeka lezzetin bir turudur: fikirlerdeki lezzet/tat”…

Botton ve Armstrong der ki güzellik sevgisi genelde düşük bir cevap alır , ancak o kadar yaygın ve evrenseldir ki ilgi çeker ve sanatın önemli bir fonksiyonu hakkında önemli ipuçları taşıyor olabilir.
Güzellik hakkında kaygılar iki türlüdür:

İlki, güzel resimler in aşırı duygusallığı beslediği iddia edilir. Aşırı duygusallık kompleks olanla yetersiz bir haşir neşir oluş semptomudur ve bu da bir sorundur.
Güzel resim bize şunu öneriyor gibi görünür ; hayatı daha güzel yapmak için insan evini güzel çiçek resimleriyle donatmalı. Resme bu dünyada yanlış olan şeyi sorma şansımız olsa şöyle cevap verecek gibidir ; çünkü yeterince japon çiçek bahçeniz yok. — insanlığın karşısında duran çok daha acil sorunları görmezden gelen bir cevap….
Resmin bu masumane hali ve basitliği hayatı bütün olarak geliştirmeye arzulu çabanın karşısında duruyor gibidir.
İkinci olarak , ilişkili bir korku vardır ki güzellik bizi uyuşturur ve bizi çevreleyen haksızlıklara uyanıklığımızı alabilir ve bizi doğru kritikler verme konusunda yeteneksiz hale getirebilir.

Botton ve Armstrong bu kaygıları dile getirdikten sonra bunların yanlış yönlendirilmiş olduklarını ifade ediyor:

“İyimserlik zekanın bir başarısızlığı olmaktan çok, kritik bir bilişsel (cognitive) ve psikoduygusal beceridir iyi yaşamı arayışımızda -neuroscience in bile işaret ettigi gibi – ve umut kınanacak değil kutlanıp beslenecek bir şeydir.

“Neşe bir başarıdır ve umut kutlanacak bir şeydir. İyimserlik önemliyse, bir göreve yada şeye ne kadar umut koyduğumuz bir çok sonuçta belirleyici olduğu içindir.
Umut, başarının önemli bir bileşenidir.
Bu bakış, yeteneğin iyi bir yaşam için öncelikli gereklilik olduğunu ileri suren elit bakışa meydan okur.
Ne var ki, pek çok durumda başarı ve başarısızlık arasındaki fark neyin mümkün olduğuna dair hissiyatımızz ve diğerlerine bunu göstermek icin topladığımız enerjiyle belirlenir.
Bizi mahkum eden, yetenek yokluğu değil umut yokluğudur.
***


What hope might look like” ,
Henry Matisse, Dance (ll), 1909
{• Umut neye benzeyebilir °}

Matisse’nin tablosunda dans edenler bu gezegendeki sorunların inkarı değildir, gerçekle namukemmel, bazen çelişkili , çoğu zaman sıradan ilişkimizden bakıldığında, dans edenlerin tutumlarına cesaretlenmek için bakılabilir.

Dans edenler, kaçınılmaz reddedilmeler ve sıkıntılarla baş etmeye yardım eden dertsiz tarafımıza dokunmamızı sağlarlar. Eser , bize her şey harikadır demez
Diğer yandan kadınlar ( insanlar) birbirlerinin varlığından keyif alabilir ve destekleyici bağlantılar içinde birlikte bulunabilirler.”
***
Umudun bize neden şarkı söylediğine dönersek;
Hayatlarımız ne kadar zorsa güzel bir çiçeğin tasviri bizi o kadar harekete geçirebilir.
O anda göz yaşları -eğer gelirse-görüntünün kederine değil ne kadar güzel olduğuna gelir.

Güzel bir eserden, görüntüden , onu bir şeylerin gerçek halinin yanlış/sahte bir resmi olarak yargılamadan keyif alabilmeliyiz.
Güzel bir görüş/ eser, kısmen de olsa, bizim için çok kıymetli olabilir; zira hayatın isteklerimizi ne kadar ender doyurduğunun yada ideal olandan uzaklığının gayet iyi farkındayızdır.

3. ÜZÜNTÜ

Sonsuz içsel zıtlıklar varlıklarıyız.
Sanat , daha bütün hale gelmemize nasıl yardım edebilir ?
Sanat , yalnız pozitif duygular için kapasitemizi genişletmekle kalmaz negatifi sindirmemize yardım eder.
Ve bunu erdemle ( dignity) yapar ve iyi bir hayatın içinde hüznün “uygun” legal yerini hatırlatır ve yaratır:

Sanatın bizim için yaptığı beklenmedik önemli edinimlerden biri de daha başarılı şekilde acı çekmeyi öğretmesidir. Başarılı bir çok sanat çalışmasının, artistin tarafinda sublimated ( yüceltilmiş, arındırılmış) hüzün ve muhatabın- sanatı görenler tarafinda “kabul” olduğunu görebiliriz. Sublimation ( arındırma, uçunum) kimyadan gelen bir kelimedir. Katı bir maddenin, sıvı hale gelmeden, gaz hale dönüşümünü ( transformasyon) anlatır. Sanatta , yüceltme ( sublimation) dönüşümün psikolojik sürecine işaret eder.
Orada, deneyimler asil ve güzel bir şeye dönüşmüştür; ki acı , sanatla karşılaştığında olan budur.
Her şeyin üstünde Botton ve Armstrong, mahrem bir acının, onaylanmış erdemli bir sosyal ifade yolu olarak sanatın , acımızda daha az yalnız hisssetmemize yardım ettiğini söyler;
Sanat kendimizle çalışmamız için ciddi bir stratejik nokta sağlamaktadır.


Çeviri düzenleme: Psk. Alev A.Topçu

Leave a Reply

Your email address will not be published.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kozmikpsk/public_html/wp-includes/functions.php on line 5221