Sonra saban süren çiftçi, bize çalışmaktan bahset dedi.
O şöyle cevap verdi :
“Siz dünyaya ve dünyanın ruhuna ayak uydurmak için çalışırsınız. Diğerleri hep bir ağızdan şarkı söylerken hanginiz sessiz olacaksınız ?
Size çalışmanın bir lanet emeğinse bir talihsizlik olduğu söylenmişti.
Ama ben size derim ki çalıştığınız zaman dünyanın en ulu rüyasının size düşen payını gerçekleştiriyorsunuz.
Çalıştığınız zaman gerçekte hayatı da seviyorsunuz.
Yaşamı çalışarak sevmek yaşamın en derin sırrına ulaşmaktır.
Size bezgin insanlar tarafından söylenen şeyleri bıkkınlıkla tekrar ediyorsunuz.
Ben diyorum ki, bir arzunuz olmadığında hayat gerçekten de karanlıktır.
Ve bilgi olmadığında bütün arzular körelir.
Ve yapılacak işler olmadığında bütün bilgiler boşa çıkar.
Aşk olmadığı zaman da bütün bilgiler bir kenara atılır.
Aşkla çalıştığınız zaman kendinizi kendinize bağlarsınız, sonra da başkalarına ve Tanrıya.
Peki nedir aşkla çalışmak ?
Yürekten çekilen ipliklerle bir kıyafeti örmektir, sanki sevdiğiniz kişi o kıyafeti giyecekmiş gibi.
Bir evi sevgiyle inşa etmektir, sevdiğiniz kişi o evde yaşayacakmış gibi.
Tohumları nazikçe ekip, hasadı neşeyle yapmaktır, sanki sevdiğiniz kişi o meyveleri yiyecekmiş gibi.
Yaptığınız her şeyi kendi ruhunuzun nefesiyle üflemektir.
Bütün kutsanmış ölülerin çevrenizde durduğunu ve sizi izlediğini bilmektir.
İş, sevginin göze görünen halidir.
Sevgiyle çalışmayıp sadece hoşnutsuzlukla çalışıyorsanız, işinizi bırakıp tapınağın kapısında oturmanız ve neşeyle çalışanlardan sadaka dilenmeniz daha iyidir.
Kayıtsızlıkla ekmek pişirirseniz, bir adamın açlığının yarısını acı bir ekmekle doyurursunuz.
Eğer üzümleri ezerken sıkılıyorsanız, sıkıntınız şarabın içine zehir akıtır. “
Ermiş, Halil Cibran