Ana rahmindeki ceninin oluşan ilk organı olan, hafifçe konik şekliyle çam kozalağını andıran kalp, bilindiği gibi , yaşamsal ritm olarak belirtilen periyodik hareketlerle kanı vücudun her yanına pompalayarak yaşam etkinliğini sağlayan, vücudun en önemli organlarından biridir. Yaşamsal etkinliğin motoru olarak görülür. Bir kimsenin yaşayıp yaşamadığı kontrol edilirken nabız atışlarına, yani kalbin emme basma hareketlerine bakılır ve en ölümcül yara bu organdaki yaradır.
Kalp sembolü pek çok tradisyonda rastlanan bir sembol olmakla birlikte , sembolün özellikle eski Mısır ve İslam tradisyonlarında önemli bir yeri vardır. Batıda bir iki istisna dışında , genellikle duygusallığın merkezi, duygusallığın ve sevginin sembolü olarak kabul edilmesine karşın , kalp başta İslam , eski Mısır , Hint, Çin , Amerika Kızılderilileri tradisyonları olmak üzere , tüm diğer tradisyonlarda , genellikle sezgi, şuuraltı ve imajinasyon hareketlerinin bir tür giriş çıkış kapısı, ruhun bedenle irtibat noktası , vicdan, ‘niyetlerin belirdiği yer’, insanın niyetlerinin Tanrı tarafından öğrenilme aracı, ve ‘merkez’ gibi duygusallıkla ilgisi olmayan anlamlarda kullanılmaktadır.
Paskal , “büyük düşünceler kalpten gelir” demiştir.
Çin tradisyonlarında kalp ruhun oturduğu ya da bedenle irtibat kurduğu yerdir, yönetici bir fonksiyonu vardır; zihinsel sezgi ve vahiy kalpte belirir.
Amerika Kızılderililerinin çoğunda kalp ruha en yakın organ ve yaşamsal merkez olarak kabul edilir . Wuitotolarda ( Güney Kolombiya ) kalp, hafıza ve düşünce aynı sözcükle karşılanır.
Eski Mısır tradisyonlarında İlahi Varlığın insandaki sembolü olan kalp ,vicdanı ve ilhamı simgeler. Eski Mısır anlayışına göre İlahi tesirin insanda ‘ses’ biçiminde tezahürü olan vicdan, ‘İlahi olan’ın insanla iletişimini sağlıyormuş gibi tasvir edilir. Kalp yani vicdan insandan ayrı bir kişiliğe sahip, gözünden hiçbir şey kaçmayan bir yargıç biçiminde anlatılır. Eski Mısır’da ölümden sonraki yargılanma aşamasında ölene tanıklık eden ve onu yargılayacak olan, kendi vicdanıydı. O hem tanık, hem yargıç, hem de kendisiyle, hesaplaşacak olandı. Bunu sembolize etmek üzere, mumyaların içinde bırakılan tek iç organ kalpti.
Türk tradisyonunda kalp sembolünün niyet, ilham, vicdan ve psişik yeteneklerle ilgili olarak çeşitli anlamlarda kullanılmış olduğu dilimizdeki şu deyimler ve atasözlerinde bellidir : Kalbe doğmak, kalbi temiz olmak, kalbini okumak. Türkçedeki ‘taş kalpli olma’ deyimi İbrani ve İslami tradisyonlarda da mevcuttur.
İslami tradisyonda kalp sembolüne çok önem verilir. Kalp hakkında ‘İlahi nurun tecelli ettiği yer’, temaşa organı, tefekkür organı, ‘ en derin şuur’ gibi çeşitli tanımlamalar yapılmıştır. Özellikle Sufilik’te birbirinden çok farklı anlamlarda kullanılmıştır. ‘Müminin kalbi Rabbin tahtıdır ‘ (arş) denir. Sufiliğe göre kalp (manevi kalp) her şeyden önce bir tür manevi iletişim aracıdır. İnsanın bu manevi organı bir bakıma hem aşağıdan ( insandan) ‘Yukarı’ya çıkan tesirlerin hem de Yukarı’dan aşağıya inen tesirlerin geçtiği aracı bir kanal yada yansıdığı yerdir.
Sufi gelenekte, kişinin eyleme döksün ya da dökmesin eylemden önceki istek ve niyetinin belirdiği, şuurun ‘sır’ denilen en saklı yerini simgeler ( gayrişuur) : insanların niyetleri de buradan yada bu yolla öğrenilir, bilinir.
“Şüphesiz O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.” (Fatır/ 38 )
“Yaptığınız hatalarda size vebal yoktur, fakat yasaklandıktan sonra kalbinizin kastettiği şeylerde vebal vardır” ( Ahzab/5)
Kaynak: Semboller , Alparslan Salt
Görsel: Benjamin Vierling, Sacred Heart
Düzenleme: A.A.Topçu