Piyango kazananlar ve kazalardan sonra felç olanların mutluluk seviyelerini merak eden bir araştırmada ( 1978 de Northwestern& Massachusetts Üniversiteleri’nce ) ne bulundu?
2 grupla yapılan görüşmelerde kişilerden günlük aktivitelerden (kahvaltı yapmak, tv izlemek, bir arkadaşla sohbet etmek, bir şakaya gülmek vb ) aldıkları keyfi ifade etmeleri istendi. Araştırmacılar günlük aktiviteden alınan keyfe dair sonuçları analiz ettiklerinde, kaza nedenli felçli kalmış grubun, piyango kazananlardan daha yüksek mutluluk ifade ettiğini bulguladı; piyango kazanan grup 3.33, diğer grup 3.48 ortalamasında. Evet genel mutlulukta, piyango kazananların genel mutluluk oranı 5 ten 4 ile, diğer gruptan( 2.96) daha yüksek saptanmış. Ancak araştırmacılar belden aşağısı felçli grubun hala ölçek orta noktasının üzerinde skor aldığını ve bu kişilerin beklendiği kadar mutsuz olmadıklarını belirtmiştir.
Bulgular, kısmen hedonik adaptasyonla açıklanabilir. Her gün giyilen yeni tişörtün bir süre sonra bıkkınlık vermesi- ilk andaki keyfi vermemesi. Diğer yandan, şanslı olaylar ve felaketler sonrasındaki duygusal durumumuza ilişkin psikologların teorisi , iki uç durum sonrasında da , insanın olağan mutluluk seviyesine çekildiği yönünde. Buna göre , genetiğimizde mevcut, neredeyse bir mutluluk ayar ( hapiness set point ), temel düzeyde bir refah noktası bulunuyor. Çalışma, bir yanıdan da insanların kendilerini neyin ne kadar mutlu edeceğine dair tahminlerinin ne kadar kötü olabileceğini fısıldıyor. Bunlar ne anlama geliyor?
“...İnsanoğlu psikolojik bağışıklık sistemi denilen bir yapıya sahip: Kendimizi, içinde bulduğumuz dünyada daha iyi hissetmek için dünyaya bakışımızı değiştirmeye yardım eden, bilinçdışı-bilinçli kavramsal süreçler sistemi. Hepimiz bu makineye sahibiz, sahip olduğumuzu bilmesek/unutsak da. Mutluluğu sentezleyen bir dönüştürücü sisteme sahibiz, ancak, rağmen, mutluluğun “bulunan” bir şey olduğunu düşünüyoruz..….”D.Gilbert
Mutluluğun, dışarıdan gelen veri-olay-durumu- işleyen bir iç sistemin sonucu-ürünü olduğu düşüncesi , insanı ‘tüketen ‘ yerine,’ üreten’ e konumlandırır.
Fikrin başka yan etkileri de mevcut ; “……. olduğunda mutlu olacağım” varsayım-tahmini ile “ iste –istediğini elde et- mutlu ol “ kabul-döngüsünü sallaması, tokatlaması…
Şöyle de sorabiliriz: mutluluğun istediklerimi elde ettim-edemedim sonucuna bağlı olmasını mı, istekler elde edilse de edilmese de süreğen bir temel seviyede olmasını mı dilersiniz ? (fonda hangi şarkı gibi çalıp dursun….)
Bir şeyleri istemekte değil, mutlululuk denilenin, isteği elde edip etmemeye zorunlu-bağlı olduğu düşüncesinde bir sorun var. Mutluluğu sentezleme kapasite-aracına sahip varlıklar olarak bir alternatif-seçime sahibiz.
“.….Evet bazı şeyler diğerlerinden iyidir, evet isteklere sahip olmak ve gayretli kalmaya diyecek bir şey yok. Sonuçta, bizi bir gelecekten diğerine götürecek olan tercihlere sahip olmak zorundayız Fakat bu tercihler , bu iki gelecek arasındaki farka olduğundan daha fazla değer verdiğimizden dolayı, bizi çok sert yada hızlı itekliyorsa o zaman riskteyiz demektir. Tutkumuz sınırlı olunca sevinçle çalışıyoruz. Tutkumuz sınırsız olunca yalan söylüyoruz, hile yapıyoruz, başkalarına zarar veriyoruz, gerçek değere sahip şeylerden ödün veriyoruz. Korkularımız sınırlı olursa ihtiyatlıyız, dikkatliyiz, düşünceliyiz. Korkularımız sınırsız ve şişkin ise, pervasız ve korkağız.” D.Gilbert
Sir Thomas Browne şöyle söylemiş: Yaşayan en mutlu adamım; içimde fakirliği zenginliğe, sıkıntıyı refaha dönüştürebilen şeyler var.”
18.12.2020
A.Topcu
-Piyango araştırması : https://www.thecut.com/2016/01/classic-study-on-happiness-and-the-lottery.html – Değiştirmecenin mutluluk sentezlemeye etkisi & ilgili deneyler: Video min 11:00″
EKLENTİ :
“Spinoza Ethicanın üçüncü bölümünü bütünüyle duygulanışlar dediği bir konuya ayırır. Üçüncü bölümün girişinde şöyle yazar: duygulanış deyine bedenin eyleme gücünün artması yada azalmasıyla sonuçlanan etkileşimleri ve bunlara ilişkin zihinde oluşan fikirleri anlıyorum.” ( E III, Tanım3 ) Bedenin etkilenişleri ve bunlara ait zihinde oluşan fikirler… Aynı bölümün sonuna doğru Spinozanın bedenlerin eyleme güçlerini arttıran etkilenişlere sevinçle duygulanmak azaltan etkilenişlere ise kederle duygulanmak dediğini görürüz. Öyleyse hayat dediğimiz bu zorunlu karşılamalar dünyasında bedenimizin eyleme, , var-kalma, güçlenme yetkinliğini arttıran karşılaşmalar olduğu kadar bedenimizin eyleme gücünü azaltan ve yetkinliğini düşüren etkileşimler de vardır. Etkileşimlerden tümüyle uzak kalmak gibi bir olanağımız olmadığı gibi nasibimize yalnızca bize yarayan etkileşimlerin düşeceğini umma olanağımız da yoktur.” Spinozanın Sevinci Nereden Geliyor, Ç.Balanuye