Hokus pokusla birbiri yerine kullanılıveren  “kendine saygı-benlik saygısı (self esteem) diğer sık kullanımı özgüven ) ve Öz değer ( self worth ) farklı anlamlar taşımakta. Nedir ne değildir , bir bakalım.

İngilizcede self esteem , öz-kendine saygı, başarılarımız, yeteneklerimiz, sosyal pozisyonumuz, neleri başarabileceğimize dair düşüncelerimizi ifade ederken, self worth, öz değer, koşulsuz , karşılaştırma içermeyen , yaşamaya sevilmeye değer –layık olduğumuza dair değer-hissi ifade ediyor. ( yenilsen de yensen de taraftarın seninle… )

Başarısızlık nedeniyle kendine güvenin  düştüğü durumda bile kötü hissetmeye rağmen,  değerli olduğunu hissetmek, Öz değer , sonucu. Benlik saygısının sarsıldığı durumlarda , Öz değer destektir, öz saygı ve öz değer birbirlerini tamamlar.

Dünya Sağlık Örgütü  verilerine göre depresyon dünya çapında hastalık, dünyada 264 milyondan fazla insanın ızdırabı. Depresyon semptomları arasında düşük özsaygı ve öz değer geçmektedir ( low self esteem-feeling worthless) Peki, sıradan gündemimiz şiddetin  öz değer ve öz saygı ile ilişkisi var mı?( oldukça yakından) Modern zamanın neredeyse karakteri bağımlılıklar neden var ? Hangi boşluğu doldurmaya yarıyorlar ?

Benlik Saygısı -Self Esteem

Benlik saygısı, niteliklerimize ilişkin değerlendirmemiz. Kişinin kendi hakkında düşündüğü, hissettiği, inandığı şey dürüst ve gerçekçi olduğunda sağlıklı bir özgüven-özsaygıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Sağlıklı bir özsaygı oluşturmak ve sürdürmek, kişi olarak nasıl olduğumuza dair kanıt isteyen-toplayan bir süreç. Sağlıksız-çarpıtılmış benlik saygısı  kendini iki aşırı uçta gösterebilir. Birincisi, kendini, olumlu yönlerini abartmak,  hata ve zayıflıklarınız konusunda kendinizi kandırmak. Bu konuda akla gelen ilk örnek kişilik yapılanması, narsizm olacaktır, ki bu kişilik, kendisinin herkesten daha zeki-iyi vb olduğu algısına dayanarak kendini diğerlerinden yukarda görmeye dayanan , sağlıksız özsaygı’ya örnek teşkil eder. Benlik saygısı düşük olduğunda, olumlu özelliklerini küçümseme, görmezden gelme söz konusudur. Düşük benlik saygısı ile mücadele etmek, düşündüğünüz, söylediğiniz ve yaptığınız şeyler yüzünden aptal, tembel, sıkıcı, bencil, düşüncesiz ya da genel olarak kötü bir insan olduğunuzu söylemek, kendini sert ve olumsuz bir filtreden geçirmekle kendisini ortaya koyar.

Kişilik kuramında aşağılık duygusunu ele almış Adler in görüşleri önemli yer tutmaktadır.

Adler Kuramı

Alfred Adler’in kişilik teorisine göre, düşük benlik saygısı, insanları, algılanan aşağılıklarının üstesinden gelmeye ve telafi için  güçlü yönler veya yetenekler geliştirmeye çabalamaya yönlendirir. Adler’in insan doğası görüşü, yönelim açısından bütüncül ve fenomenolojiktir. Bireylerin erken çocukluk olaylarına ilişkin algılarının hayatlarının geri kalanında önemli bir etkiye sahip olduğunu vurguluyor. Adler e göre insan davranışı sosyal bir bağlam içinde geliştirilir, tüm insan çatışmaları sosyal çatışmalardır. İnsanların temel arzusu ait olmak olduğu için, kendilerini gerçekleştirebilirler ve ancak bir grup bağlamında anlamlı hale gelebilirler. Adler’in insanların doğası kavramı, insanları ,kontrol edilmesi veya sosyal olarak kabul edilebilir davranışa dönüştürülmesi gereken içgüdüler tarafından yönlendirildiğini düşünen  Freud’unkinden farklıdır. Buna karşılık, Adler insan davranışının içgüdüsel olmaktan çok öncelikle öğrenildiğini ve insanların davranışlarını ve karşılaştıkları durumları kontrol altında tuttuğunu ileri sürmüştür. Adler, Freud la karşılaştırıldığında, insanların bilinçsiz olmaktan çok daha bilinçli olduğuna ve sorumluluk taşıdığına, cinsel dürtülerden çok sosyal ilişkilerle motive olduğunu düşünmekteydi.

Aşağılık Kompleksi ve Telafiler

Adler’e (2013a) göre, bir aşağılık kompleksinin ayırt edici özelliği, “insanların her zaman üstün oldukları bir durumu bulmaya çabalamalarıdır”

Adler e göre, aşağılık duygusunun 2 bileşeni var: birincil ve ikincil. Birincil aşağılık, bir bebek tarafından sürdürülen “orijinal ve normal aşağılık duygusudur” (Stein ve Edwards, 2002, s. 23) Bu duygu, çocuğun gelişmesi için motivasyon sağladığı için üretkendir.İkincil aşağılık ise, çocuk abartılı bir aşağılık duygusu geliştirdiğinde yetişkinde ortaya çıkan aşağılık duygusudur (s. 23). Yetişkindeki bu duygular zararlıdır ve aşağılık kompleksini oluşturur.

Kişi normal aşağılık-yetersizlik duygularını telafi edemiyorsa, aşağılık kompleksi geliştirir. Adler, nevrozun temel psikolojik unsurunun bir aşağılık duygusu olduğunu ve bu fenomenin semptomlarından muzdarip bireylerin hayatlarını gerçekle hiç temas etmeden duyguların üstesinden gelmeye çalışarak geçirdiğini düşünüyordu (White, 1917) Çocuk yetersizlik duygusunu telafi etmeye çalıştığında neler olabilir ? Birincisi, çocuk yeterli bakım ve bakımı alırsa, zorluklarını kabul edebilir ve sıkı çalışmayla bunların üstesinden gelinebileceğini öğrenebilir. Böylece çocuk “normal” olarak gelişir ve “kusurlu olma cesaretini” geliştirir (Lazarsfeld, 1966). Ancak bazen telafi süreci ters gider. Yetersizlik duyguları çok yoğun hale geldiyse ve çocuğun çevresi üzerinde hiçbir kontrolü yokmuş gibi hissetmeye başladıysa. Telafinin artık tatmin edici olmadığı noktaya kadar, çocuk telafi için çok gayretle çabalayacaktır. Bazı durumlarda , çocuğun amacına ulaşmaya odaklanmasının abartıldığı ve patolojik hale geldiği bir aşırı telafi durumu da gelişebilir. (1)

Çocuklukta Benlik Saygısı ( Self Esteem in Childhood)

Erken dönem aidiyet duygusu, çocuk için, olduğu kişiden memnun olması kaynak-temelinde ebeveynler, kardeşler ve arkadaşlar tarafından kabul edilip beğenilmekle güçlenen benlik saygısı inşa sınin temelini sağlar. Çocuk cesaret ve çaba ile kendisini rahatsız eden, engelleyen durumları aşmanın yollarını bulmak için yaratıcı güçlerini kullanır , mücadele ederse, normal benlik saygısı geliştirebilir.

Takdir edilir ki, bu durum, çocuğun, bir şeyleri kendi başına yapabileceği ve her zaman yardıma ihtiyacı olmadığı duygusunu kapsamakta dolayısıyla tek başına ebeveynin çocuğa verebileceği bir şey olarak addedilemez. Çocuğun denemesini, başarısız olsa da tekrar tekrar denemesini gerektirir. Ebeveynin .çocuğa sunacağı, cesareti kırıldığında cesaretlendirmek. Çocuk, hatası nedeniyle sürekli eleştirilir veya kendisine çok fazla yardım edilirse, sağlıklı bir öz saygı geliştirmesi engellenebilir. Benlik saygısı inşasına, gelişimsel dönemi-yaşı için çok yüksek , gerçekçi olmayan hedefler peşinde koşmak ya da daha büyük ya da başarılı kardeşlerle yoğun rekabet engel olabilir; bunlar, çocuğun kendi başarısı için duyacağı güven ve benlik saygısını düşürebilir. Bu durumda çocuk, fanteziye sapabilir yada abartılı bir öz saygı yanılsaması yaratacak şekilde, başkalarının fikir veya davranışlarına dayanmaya başlayabilir. (2)

Yetişkinler için,  benlik saygısı için belirledikleri ölçütleri zaman zaman değerlendirmeleri gerekebilir.  Para, güç, mülk ve şöhret, kültürümüzdeki öz değer duygusunun baştan çıkarıcı ikameleri olarak görünüyor ( öz değerin değeri konusunda değinilecek ) Oysa,  bardağın dolu tarafına bakıldığında, çoğu insanın, miras aldıklarıyla ellerinden gelenin en iyisini yapma, yaşam koşullarını iyileştirme, ilgi alanları ve kapasitesini geliştirme fırsatına sahip olduğunu görmek mümkün. Kişinin ilerleyen gelişiminden duyduğu memnuniyet ve başkalarının yararına geliştirdiklerini paylaşma isteği, yalnızca yaşam boyu özgüven sağlamakla kalmaz , saygı ve takdir kazanabilir.

Değersizlik Duygusu ve  Güç Yanılsaması

Ebeveyn ihmali, red yada  istismarı, çocukta derin, acı veren güvensizlik veya değersizlik duygularına neden olabilir. Bu durumdaki çocukların çoğu intikam hissiyle büyümekte. Sarkacın diğer ucunda,  çocuğu , aşırı koruma ve orantısız hoşgörü de aşağı hissedişe zemin hazırlayabilir. Böyle bir çocuk, ilgi odağı olmadığı yada istediğini elde edemediğinde  “aşağılanmış” hissedebilir. Böyle bir durum, çocuğun hoşgörüsüne bırakırlarsa, çocuk ebeveyne karşı agresif veya istismarcı olabilir. Kardeşlerini başarmış ya da tercih edilmiş gören  hırslı, rekabetçi çocuk, kıyaslandığında acı verici bir şekilde aşağılık hissedebilir ve rakipleri ( kardeş yada arkadaşlar ) hakkında “zarar vermek niyetli” düşünceler besleyebilir. Yetişkinler gibi çocuklar da yetersizlik duygularını yüksek aktivite, öfke ve saldırganlıkla geçici olarak maskeleyebilir , rahatlatabilir. Çoğu zaman çok güçlü oldukları yanılsamasına kapılabilir. Başkalarına hükmetmekle, incitmekle, korkutmakla ya da başkalarını sömürmekle zafer hissine kapılabilir. Birisini yenmek üzerinden kurulan strateji bağımlılık yapabilir ve başkalarının acısına giderek artan bir kayıtsızlıkla sonuçlanabilir. Bunu, Güç yanılsaması olarak adlandırabiliriz…

Özetle, çocukluk dönemi aile ilişkilerinde, çocuğa sevgi ve destek göstererek ve ulaşılamayacak yüksek standartlar empoze etmek yerine çocuğa başarı için gerçekçi hedefler belirlemesine yardımcı olmak, çocuğun benlik saygısını gelişmesine destek olur. 

BOŞLUK  & BAĞIMLILIKLAR

Öyle anlar olur ki, boşlukta hissederiz kendimizi

—-oysa yanılgıdır bu: Çünkü aslında zaten,

Sürekli boşluktayızdır da, ancak belirli anlar da –arada bir –hissederiz  bunu: olup biten , boşluğa düşmemiz değil, boşluktalığımızı duymamızdır; çünkü, duysak da duymasak da , zaten boşluktayızdır…Boşluğa düşmeyiz, düşemeyiz hiç- çünkü boşluktayızdır zaten…” O.Aruoba, Yürüme

Öz değeri konuşmadan evvel, ‘boşluk’ temasına değinmeli. Buraya kadar okuma sabrı gösterdiyseniz, insanın bebeklikten itibaren yetersiz hissedişinin ( yeteri kadar iyi değilim ) bu hissi aşmaya yönelik benlik saygısını geliştirme yolunda motivasyon olduğunu, gördük. Aile ve çevre dinamiklerinin ( aşırı yoksunluk, red , yada mücadeleyi kıran aile )ortam-koşulların öz değer ve özsaygı konusunda da bireye destekleyici olmayabileceğini , dolayısıyla aile ve çevreden edinemediğimiz sevgi-değer-yeter hissi boşluklarıyla büyümüş olabileceğimizi söylemek, mümkün. Modern çağı karakterize eden bağımlılıkların bu boşluklarla ilgili olabileceğini düşünüyorum.

Boşluğun ızdırabını dindirmek için kendini uyuşturmak yolu ( yüzleşmeden kaçınarak), özellikle telafi süreçleri başarısız olmuş çocukyetişkinlerde baş etme yolu olarak gelişmekte, insan varlığında; kendisine ait olmayan bir boşluğu dolduran pek çok ikame-bağımlılığa doğru evrilerek.

Bağımlılık, hemen hemen her şeye yönelik ( madde, insan, ilişkiler, iş…. ) gelişebilmekte.

Sözünü ettiğimiz nedenlerle oluşan boş’u doldurmak amaçlı çoktan seçmeli olasılıklar olası. Değerli-saygın hissetmek için neye benzememiz , ne giymemiz, neyi satın almamız, hatta nasıl düşünme ve hissetmemiz gerektiğini , örneğin daha sosyal olmamız gerektiğini, saygın olmak için evlenmemiz gerektiğini, gözümüzün üstündeki kaşımızın trend şeklini vb sürekli mesaj veren bir bombardımanı altındayız.

İnsana biçilen paha hangi değere göre şekillenir? “…yaparsan değerlisin, varsın.”?

Peki insana saygınlık, değer ve de “öğrenilmiş güç” bağlamında sunulan kriterlerin ne kadarı içimizdeki değerle-ben’le uyuşur ? Ya öz değeri duyumsamadan, düşük benlik saygısıyla gücün dışarı tanım ve araçlarının peşine düşmenin sonuçları, neler olabilir ? 

Güç-değer’in, belki, yeterince sorgulanmamış kriterlerini sağlayamamak , yaşam mücadelesi içinde , ailede kendine saygı ve değer duygusunu geliştirememiş bireylerin şiddete , bağımlılığa , en hafif haliyle depresyon ve kaygıya düşmesinin bir nedeni değil midir ? (Adlere göre nevrozun da… )

İşler yolunda gitmediğinde bile, yeterli ve değerlisin’i hissettirenlerimiz var mı? Varlığımızda d-eğer’i ne kadar hissedebiliyoruz?

Önceki yazılarda iç barışın, yaşamın ‘yolunda’ gidip  gitmemesi durumuyla ilgili ancak onun  ötesinde olduğunu ifade etmiştik. Öz değeri duyumsayamamak , yaşamın akışına izin vermemek , onu olduğu gibi kabul edememekle de yakından ilgili olabilir. Zira iç barışımız öz değer duygusuna muhtaç ve oradaki eksiklik, yaşamın iyi-kötü günlerinden sükûnetle geçmeyi engellemekte, yaşamın olağan-ama zor haline dayanıklılıktan eksiltmekte.

Mutluluğu paketleyen, acıyı ,insan olma hallerini belli algı ve yorumlarla önümüze koyanlar, başarırsan iyisin ” mesajı verirken,  namükemmel ve kusurlu olma aralık-hakkını unutan bir yapı içinde nefes almaya çalışıyor olabilir miyiz?

Kendine dışarı değer tanımlarını karşılamak gerekliliği , öz değere ne yapar?( Öz değer koşulsuz idi. )

Bu durum, öz değer hissine tehditse,  insanın sevilmeye, yaşamaya , bu dünyada yer kaplamaya neden layık –değer olduğunu sormaya , belki yeniden inşa etmeye bizleri çağırmakta olabilir.

Öz Değer Nereden Gelir ?

İnsan olduğumuz için – kendine özgü bir değere, iyilik ve yeteneklere sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Ne kadar küçük olursa olsun, her zaman iyilik yapma ve dünyada olumlu bir etkide bulunma kapasitesine sahip olduğunu fark etmekten de gelir. Başka bir bakış açısı, öz değerimizin, herkes için ortak olan isteklerimize dayandığını söylüyor. Derinlerde, iç huzuru, memnuniyet, ıstıraptan kurtulma, potansiyelimizi gerçekleştirme ve aidiyet duygusu çoğumuzun arzusu. Bu isteklere sahip olmanın insana doğal bir değer verdiğini düşünür-hisseder miyiz? Başkalarının isteklerine duyulan saygı kendi isteklerine saygı duymaya ve kendi değerini hatırlamaya yol olabilir mi ?

Yazının başında öz değer ve öz saygının tamamlayıcı olduğunu ifade etmiştik. Öz-değer, özellikle zor zamanlarda ( özgüvenin zedelenebildiği ) dayanak-destek ancak bu öz saygının gereksiz olduğu anlamına gelmiyor. Değerli hissetmenin yanı sıra , hem iş hem ilişkilerde,  olayları gerçekte oldukları gibi görmek, niteliklerimiz hakkında dürüst -doğru değerlendirme yapabilmek ,daha etkili büyümeye yardım eder, sağlıklı öz saygı-benlik saygısı unsuru olarak. Öz saygı ve öz değer, birbirini böylece tamamlayıcıdır.

Öz Değeri Geliştirme Yolları:

Kendini affetmek: Geçmiş hata-noksanlıklar nedeniyle kendini ve ötekileri suçlamak yerine, öğrenilenlere odaklanmak, acıyı gerektiği kadarıyla yaşamak için kendine izin vermek, kendine zaman tanımak, kendini yaşamın öğrencisi olarak görerek ilerlemeye devam etmek

Kendime söz : Affediyorum”

Kendini kabul pratikleri : İlerleme süreci kendini iyileştirmeye çalışırken aynı anda kendinden eser miktarda memnuniyeti de istiyor. Diğer yandan , dışardan sürekli “ daha iyi olabilirsin -olmalısın“ mesajlarının kişideki yankısı “yeterince iyi değilim “  olabiliyor, kişi öyle  “duymaya-hissetmeye” başlayabiliyor. Kişi, dışarıdan söylenenin, kendi ruhuyla benliğiyle uyumlu olup olmadığını, kendi için gerekli-öncelikli-değerli olup olmadığını sormaya fırsat bulamadan, bir bombardıman altı… Bu durum, kendini olduğu haliyle kabulü zorlaştırarak öz değeri zedeleyici etkide bulunabilmektedir. Bu nedenle bir an durup , dışarıya kulağını kapayıp kendine açarak kim olduğuna, ne istediğine dair iç sesi duyabilmek, dengeye destek olur. Bir ayırt edici soru, “neyi nasıl yapmalıyım” yerine “kendim hakkında sevdiklerim ,mutlu olduklarım neler?” olabilir.  ( bunlar da şartlanmalar içerebilir, yine de bir adımdır ). Tuhaflıklarımızı kucaklamayı da unutmayalım.

Kendime söz . Neysem oyum, olduğum gibi değerli ve yeterliyim

Zor Zamanlar :  Bir arkadaşınız size üzgün geldiğinde ne yaparsınız ? ( kafana takma, cümlesi doğru cevaplar arasında değil, maalesef  )

Her insanın acısı kendisi için gerçektir , ve acıttığınca acıdır.  Bu, başka kimseyle ve durumla kıyas kabul etmeden böyle, doğru hissedişin ne olduğunun da anlamı yoktur, acı çeken için , acı oradadır, o kişinin  o ana kadar olduğu kişi ve hikayenin parçası olarak, o insan için o his bir geçerliliğe sahiptir. Sık düşülen hata, bu nedenle, bir şey yokmuş gibi davranmak oluyor. Anı olduğu gibi kabul ederek, içinde , birlikte durmak , “ acını görebiliyorum, buradayım” Kendimizle ilişkimizde de, değerimizi hissettiren yol, acı-zor zamanda, hissi yargılamak yerine onu görmek , ve yaşanmasına izin vermek…

Kendime söz : Acı-zorluk değerimden eksiltmez; ….. rağmen, değerliyim.

Destekleyici İnsanlarla Bağlantılar Kurmak :  Kendini değersiz-yetersiz hissetmek( düşük benlik saygısı- düşük öz değer ) çoğu zaman, kişinin insanlardan uzaklaşmasına neden olur. Yalnız hissettirir , izolasyona meyil verir.  O zaman , yalnız olmadığımızı fark etmek, diğerlerinin de bizimkine benzer duygularla mücadele ettiğini görmek , birbirimizin varlığını desteklemeye aracı kılmak değerli.

Kendime söz: Birlikte öğrenebilir, destekleşebiliriz”

Öz değer’i zedelenmesi tam zıddını

öz degeri öğrenmeye,

insanın sevilmeye, yaşamaya , bu dünyada yer kaplamaya neden layık –değer olduğunu sormaya , yeniden inşa etmeye bizleri çağırmakta olabilir.’

Kendin gibi değerli hissetmeye eş değer ne var,

her şeye rağmen…

*-*-*-*-*

Psk. Alev Topçu 11.1.2021

Kaynak:1-

https://www.sagepub.com/sites/default/files/upm-binaries/40298_Smith_(TCP)_03_watermarked.pdf

Adlerian Psychotherapy

2-http://www.adlerian.us/q-a-3.htm

İlgili yazılar: https://www.kozmikpsikoloji.com/1806-2/

Leave a Reply

Your email address will not be published.


Notice: ob_end_flush(): failed to send buffer of zlib output compression (0) in /home/kozmikpsk/public_html/wp-includes/functions.php on line 5221