Suskunluk Sarmalı Kuramı, yalnızca üyelerinin birbirlerini tanıdıkları grupların değil, toplumun da genel uzlaşıdan sapan bireyleri tehdit ettiği varsayımına dayanmaktadır. Bu tehdit her zaman şantaj, gözdağı verme, korkutma gibi somut eyleme dayanmaz; bireyler belki de genetik olarak belirlenen bilinçaltı bir dışlanma korkusu taşımaktadırlar. Bu dışlanma korkusu, insanların çevrelerinde hangi fikirlerin ve davranış biçimlerinin taraftarlarının arttığını veya azaldığını düzenli olarak kontrol etmelerine yol açar. İnsanlar azınlıkta olduklarını hissettiklerinde ise suskun ve temkinli davranırlar; böylelikle kamu önünde kendi taraftarlarının zayıflığı konusundaki yargı daha da güçlenir.
• Toplumdaki çoğunluğu oluşturan taraf yaygın medya tarafından desteklendiği taktirde, bu grubun üyeleri düşüncelerini dile getirmekte daha istekli olurlar.
• Eğer medya karşıt tarafı, yani azınlığı oluşturan tarafı desteklerse çoğunluğu oluşturan taraf suskun kalmayı yeğler ve sessiz çoğunluk haline gelir.
• Azınlık, medyanın düşmanca tutumuyla karşılaşırsa kamusal alanda düşüncelerini dile getirmeye çekinir ve sessizliğe bürünür.
Suskunluk Sarmalı Kuramı’na göre bir toplumda “tartışmalı konular gündeme geldiğinde, kamuoyunun hükümeti veya toplumun bir üyesini tehdit etme gücü kesinlikle medya aracılığıyla biçimlenmektedir” (Noelle-Neuman, 1998, s.387).
Kaynak : Medya ve İletişim Ders Kitabı, Anadolu Üniversitesi