İngilizceden Türkçeye çevirisine bakıldığında, -juggling- için, ‘hokkabazlık’ da ‘dengeleme’ de görülebilir;
elde top çevirme sanatı.
Nasıl yapılır merak sarıp, bir yaz günü evdeki eriklerle ilk denemeden çıkarımım; eriklerin ağırlıkları aynı olmalı ve küçük erikle zor iş, olmuştu. Bir de yumuşaklarsa kafada patlama riski…
Ekrandaki çocuk aynı anda 5 top çeviriyor, ben de yapabilirim! Fakat erikler…Ne mümkün
Fark ettim ki, tek yuvarlakla ( ideali top) başlamalı. Topa havada noluyor, aşağı düşerken elle buluşması yada buluşmaması , işte bütün mesele bu mu? Yoksa daha mı ince?
1 top 2 top derken, elleri yeniden hissetmek, dikkat-odak , kaygı-güven, düşse de tutsam da hoş gibi geniş yelpazeden düşünce-duygu salınımları içeren , derine genişleyen bir deneyim olduğunu gördüm. Günlük hayat ve parçası öğrenme süreçlerini kapsayan bir analoji…
Tek topu bir elden diğerine havaya atmak o kadar zor değil ve pek eğlenceli sayılmaz. Ancak, atışlarda süreklilik sağlandı mı otomatik hale geliyor, bu ne demek, sinir sistemi top düşerken onu havada nerede bulacağını öğreniyor( tek topla ilişkiyi kur) ve 2. top eklendiğinde iş kolaylaşıyor.
Hedef topları iyi çevirmekse bu hedef hangi öğeleri içeriyor?
İyi top çeviricileri yada herhangi bir şeyi iyi yapanları izlediğimizde fark edilen, stres, gerginlik değil, kendiliğindenlik, yapılan-eylemle neredeyse ‘bir’ oluş . Sanki arka planda çalışan bir komut dosyası, otomatize…
Kendi öğrenme süreçlerimizde, misal bisiklete binmeyi, araba kullanmayı, yada bir dili öğrenmekte, başlangıçta öğrenilmesi gereken her bir yapı-hareketin ne çok dikkat istediği ve sonunda otomatik , çabasız hale gelişini fark etmek mümkündür. Hatta aynı anda, misal araba kullanırken telefonla konuşabilir, bisiklete binerken takla açabiliriz ( beceri otomatik pilotta…)
Peki iş bu noktaya nasıl gelir?
Araba kullanırken, başlangıçta neredeyse tek tek ( vites nerde, frene basılıcaktı şimdi dimi ) temel öğelerin nasıl çalıştığı , ne zaman , nerde kullanılacağı öğrenilir. Sonra birlikte , doğru zaman , sıra ve şekilde çalıştırmak…İşte o an senkronize; araba yürüyor !
Sonra biraz ‘yol yap’ılır, bi cesaret trafiğe çıkılır, ve yolların fatihi… Direksiyon deneyimi, yol deneyimi ( ve sevdasına) dönüşmüştür.
Deneyim,
master aşamasında analiz edilince görülen,
Teknik olarak, saatlerce pratikle oluşan otomatikleşme…Dikkat ve rahatlık arası
bir denge, huzurla yol almak denilen…
Azı karar çoğu zarar rahatlığın tehlikesine dair sürücü eğitimlerinden 2 nokta belirtmekle yetineyim, yapılan araştırmalarda kazaların azımsanmayacak kısmının sürücünün kendine aşırı güveninden kaynakladığı görülmüştür. Sürücülere, araba kullanırken kendilerine gaz veren, o çok sevdikleri şarkıyı dinlememeleri de öneriler arasındadır.( Durumlardaki duygusal niteliğe dikkat…)
Dikkatin kaygı-korkuyla, rahatlığın umursamazlıkla karışma ihtimaline uyanıklık…Kaygı-korku da ( şimdi bana vuracaklar ) gevşemeye dönen rahatlık da ( tek elle bile kullanırım) kazayı çağırıyor ( denge kaybı)
Soru , araba kullanmayı, yeni bir dili, yada bilmediğimiz şeyleri öğrenirken neler düşünür, nasıl hissederiz? Bilinmeyen(i öğrenmek) bir meydan okumaysa onu nasıl ele almalı?
Önce, bilmemenin doğal rahatsızlığı, yönetilemediginde neler olur, bakalım.
‘Bu dil zor, çünkü önümdeki araba hızlı gitmiyor , bu işin bir kolayı olmalı, herkes öyle yapmış ben niye böyle’…benzeri liste sonsuza uzayabilir; duygusal reaksiyon-yapıların sürece müdahale ve engeli söz konusu olduğunda…
Diğer bazı göstergeler arasında; fiziksel gerçekliği olduğu gibi görmemek ( hava yağmurlu ama şimdi biter-hava durumuna bakıp sağlamasını yaptın mı? ) çarpıtma ( yollar kaygan ama kendime güveniyorum-fren tutmazsa kanatlanacak mı araba?) oldu-olmadı düşünceleri arası olanı gözden kaçırmak ( sürebiliyor muyum diye düşünürken gelen aracı görmemek) kontrol edeceğim derken fazla sıkıp öldürmek ( direksiyona yapışmak freni hatırlamayı garanti eder mi) gibi, nihayetinde eylemin başarısına etki eden duygu-düşünce etkileşimli yapılar, insan için, ihtimal dahilinde.
Öğrenme yolunda diğer tehlike de, ‘nezaman-nasıl’ temaları etrafında gerçekleşiyor. 2 topu ‘hemencecik’ çevirme dürtü-baskısı ve orda bir ‘mukemmel’ var orda algısı…
Hemen-mukemmel beklentisi, tek topu çevirme ustalığını ( temel beceri) edinmeyi engelliyor bile olabilir(mükemmel , iyinin düşmanı değil midir)
Sureci havalandırıp kişiye oksijen sağlayanlar arasında, zamANla ilişkimizi irdelemek, anda yeterli olanla yürümek, sonuç kaygısı bünyeyi vurduğunda neden-motivasyonları hatırlamak, sürece güvenmek ve önceki öğrenme deneyimlerini hatırlamak sayılabilir.
İnsanın, kendisine “ dışarı olan” bir şeyi öğrenirken dönüşümü , “böyle geldim böyle giderim kalıplarını” , potansiyelini gerçekleştirmesini engelleyen sınırlarını fark etmek ve kendini yeniden inşayı içeren bir süreç, olsa gerek ; öğrenmek, bu yanıyla kendinle ve hayatla ilişkiyi yeniden yapılandırmak da demek.
O halde soru; öğrenici için süreç, içinde, anda görünen-görünmeyen hangi potansiyelleri taşıyor olabilir?
Elindeki tek topu iyi çevirmek, odaklanma, sabır, denge ustalığıdır ki tahmin edilemeyen açılımları içinde barındırıyor olabilir.
**
Dağcı bir arkadaşın tırmanışa dair sözünün şimdi yeri; “Dağda yürürken dikkatimi adımlarıma veriyorum çünkü sürekli en tepeye bakarsan zirve ulaşılmaz görünür, orayı hayalimde canlı tutuyorum; beni oraya taşıyan, adımlarım”
Zirve ve adımlar, ustalık ve çıraklık, teslimiyet ve kontrol arası denge-bağlantıları keşif içimizde hangi potansiyellere dokunur ?
Öğrenirken kendini keşfet;
‘ önce tek top’
Psk. Alev A.Topçu
3.3.2019