Soru: Hoşlandığım birisi var, yalnız kendisi sevgi konusuna kapalı olduğunu söylüyor. Bense ısrarlı bir şekilde üzerine gidiyorum ve dirençle karşılaşıyorum. Bu direnci aşmak için yaklaşımımı değiştiriyorum, sevdiğime inanması için, bunu sevdiğim için yapıyorum. Ama kafamı karıştıran bir soru var: ben sevdiğimden mi devam ediyorum yoksa direnci aştığımı kendime göstermek için mi devam ediyorum? Sevgiden mi bir direnci aşmış yani bir tür fetih etmenin zevki için devam ettiğimi ayırmak benim için önemli.
Cevap: Karşınızdaki insandan kendinizinkine benzer bir davranış almadığınızı ve rağmen çaba harcadığınızı ve sonucu bir dirençle karşılaştığınızı söylüyorsunuz.
Soru : Bir de sürekli sınandığımı hissediyorum çabayı bıraktığımda aslında sevmemişim gibi hissedeceğim. Ya da karşımdaki kişi onu aslında sevmemişim gibi de düşünebilir. Bu durum da bana, sevgi ilişkisi istemeyen kadınları zorlayan insanlar gibi hissettiriyor.
Cevap: Bu ,sizi çabaya iten düşünce çekirdeklerinden birini açıklıyor; çabasızlık (yada eylemsizlik) =sevgisizlik … Bu, ne kadar doğru, bakalım
İiişki de dans metaforunu tam isabet buluyorum. Tek kişilik danslar da , 2 kişilik danslar da var. Fazla çaba olarak isimlendirdiğiniz, o 2 kişilik dansta diğer kişinin yapması gerekenleri tek başına yapmak gibi hissediş… Tek kişilik dansı 2 kişilik ediyoruz sanmak, gerçeklikten kopmak . Ancak fark etmiş ve durumla yüzleşmişsiniz : “burada bir sıkıntı var, dans ettiğim bi kendim miyim, yoksa ?” (her zaman , bir yandan, kendimizle danstayız, elbet….)
İfade ettiğiniz durumu dansa tercüme edelim,” 2 kişilik dans etmek istiyorum, ama tek kişi ediyorum, ve tek kişi ettiğimi fark edince karşı taraf dansa kalksın diye daha çok çaba harcıyorum”
Sizin tarafınızdan karşının direnci olarak algılanan , karşının dansa , sizin istediğiniz şekilde iştirak etmemesi. “Bunun için bir şey yapmalıyım hissini uyandıran bir düşünce de, kuvvetle muhtemel, “ dansa kalkmıyor, o halde sevmiyor “
Bu noktada neyin sevgi olduğuna dair kişisel yorumlarınız da bulunduğunu fark etmek değerli, kendilerine yeniden bakılmak isteyen. Size direnç görünen, karşıdakinin kendiliği olabilir ve “bu durum sevgisizliktir” çıkarımına varmadan evvel türlü nedenleri olabilir; belki istediğiniz şekilde dans edemeyecek kadar yorgundur, tek kişilik dansınızı izlemek , ona şahitlik etmek , o anki koşullarında sevgisini göstermesinin bir yoludur.
Dahası var; bu durumda etkileşim-ilişkiye, sizin dilediğiniz gibi iştirak etmemesi , sizi kendi çabanızla yüzleştiriyor , “çabam nereden geliyor” sorusunu sordurarak kendi sevgi ve eylem kalıplarınızı değerlendirerek kendinizle ilgili iç görü kazanmanıza vesile oluyor.
İlişki bir danssa karşıdakinin sizin gibi ve kadar iştirak etmemesi ( diyelim mesaj atmaması, iletişim başlatmaması vb ) onun dans için ayağa kalkmadığını gösterir, diyelim, sadece izlediğini… Ayağa kalkacak iradesi ve gücü olduğunu biliyoruz, o halde kalkmamayı “seçiyor” Bu seçimin nedenini kendisi açıklamadığı sürece bilmiyoruz, o yüzden bunu düşünmek şu an gündemimiz değil.
Şimdi çabanıza birkaç soru soralım: Her şey neden sizin çabanıza bağlı ? Sizin çabanıza bağlıysa, bu durumda, karşı taraf nasıl bir irade –seçim yaparak sizinle dansa kalkabilir? Dansı oldurmaya çalışmak, karşı tarafın sizden bir talebi de değil, diğer kişi nötr-eylemsiz, orada öylece duruyor dediniz. Bu durumda kendinizle baş başa kalıyorsunuz, çaba nereden geliyor? ( çabayı bırakınca direnç görülmez; çaba görünen etki-zorlama; ortaya çıkardığı, tepki-direnç …)
Eylemsizlik =Sevgisizlik mi?
Soru: “bir de sürekli sınandığımı hissediyorum çabayı bıraktığımda aslında sevmemişim gibi hissedeceğim”
Çabaya devam etme davranışının kaynağı bir korku , “sevmemiş gibi hissetmek”. Şimdi bunu ele alalım, zira neden ele alınırsa sonuç değişir:
Sevgiyle ilgili sahip olduğunuz fikirler ve bu fikirlerle durumları yorumlayışınız, durumun size sevgisizlik gibi görünmesine neden oluyor ve bu da sizi aksini ispatlamaya doğru çabaya itiyor. Soralım, kişinin, dansınızı izleyen bir göz- yüreklendiren bir unsur olması, sizce sevgiye ve iştirake dahil değil mi? ( elbette daha fazla ve farklısı, ayağa kalkıp dansı mümkün, ama asgariye bakıyoruz, sevgi yok iddiası var çünkü soru ve korkunuzda. ) Sevgi denen şeyi varoluş, hazır bulunuş “hali” olarak görmeyip, illa bir şekilde eylemesi gerektiğini varsayan-ön kabul kalıp tespit ediyoruz. Kalıba meydan okuyoruz.
Bilindik söz , “Sevgi emek ister “ Ancak o emek neye doğru ve nasıl pek irdelenmez. Durumlar, her zaman, “bana mesaj attı , bana adım attı “ basitliğinde değildir, bazen eylememek eylemin tam da kendisi olabilir. Sağlıklı bir ilişki yürütebilmek için kişinin kendi yörüngesinde, çoğun kendi kendine eylemleriyle tamamlaması gerekenler yok mudur ? Vardır. Dışarıya -ötekine doğru eylemsiz görünen böyle zamanlar, kişinin kendiliğini devşirerek zamanı geldiğinde, ötekiyle tamamlanmasına yol verir. Bu durumları ( örn. mesaj atmamak, iletişim başlatmamak ) sevgisizlik olarak yorumlamak ne kadar doğru ?
Karşıdakinin eylemsizliğini, kestirmeden sevgisizlik olarak yorumlamak hatasına düşebiliyoruz -ki o eylemsizlik sizi kendinizle ilgili sorular sormaya ve kendinizi yenilemeye götüren tetikleyici, dolayısıyla iyi bir şeye nedense sevgisizlik bunun neresinde? Kalıplarımızı yıkan, burada, o eylemsiz görünen sevginin kendisi değil mi? Bir söz de “sevmek bırakabilmek” de der, nerede geçer olabilir bu söz ? Bırakabilmek, kendimizdeki kalıpları bırakmaya işaret neden olmasın ( bazen evet kalıplarla birlikte o insan da ilişki de gider… bazen de kalır… )
“Esenlik karar verir, senin esenliğin değil, başkalarının esenliği değil, yalnızca esenlik.” C.Jung
Soru: kendisini açmıyorsa, çaba göstermeyi bıraktığımda aslında hiç sevmemiş durumunda olmayacağım
Cevap: evet…
Sorunuzdaki diğer öğe, “fetıh arzusu mu hakiki sevgi mi” Karşının eylemsizliği fetih arzusuna yenilgi gibi görünür ve o arzuyu zorlar, bırakmak, ötekini, kendi haline… “Sahibiysem severim, değilsem yıkarım “ kalıbı yıkılsın diye yaşıyor olabilir miyiz bazı uzaklıkları, o halde; çıplak sevgi neye benzer, görmeye ?
Soru: Tam da bunu da düşünmüştüm. çabalamayı bıraktığımda olası fetih arzumu da yok etmiş olacağımı biliyordum. Sadece karşımdakinin algısında “bak işte sevmiyormuş yüz vermeyince hevesi gitti. vb.” düşüncelere sebep olmak noktasında kararsızdım.
Karşıdakinin ne düşüneceğini düşündüğünüz durumda, referans noktanız onun ne düşündüğü mü, kendi sevginiz mi? Onun sizin onu sevmediğinizi düşünmesi ( bu elbette istenir bir durum olmasa da …) dünyanın ve sevginizin sonu mu ? Kendi sevginizin sahibi değil misiniz?
Elbette, ifade etmek ilişkideki iletişime iyi gelebilir : “dansa iştirak etmediğini görüyorum, diğer yandan ben buradayım, seninle dans etmek istekliliğim hazır ve nazır… “
Buraya kadar elde ne var:anlattığınız hikayede, söz konusu kırılmalar sevgiye dair yeni anlayış geliştirmeye dair görünüyor, korkuyla el ele, kaybetmeye dair…Büyük resimden bakıldığında, kaynak sevgiyse, sevgi nasıl kaybedilebilir ? Soralım, feth edemeğinizde ne olur?
Fethetme arzusu veyada kaybetme korkusu aynı şeyin iki veçhesi olabilir mi? İçinizde seviyor görünen ancak daha çok, sevilmek dileyen bir parça… Sevilmemekten korkan, bu korkuyla sevilmeme ihtimalini yok etmek için( fetih arzusu kılığında ) karşıdakinin iradesini çiğnemek bahasına, onda sevginin oluşmasına izin vermemekçesine, ve her şeyi kendisi yapmanın yükü omzunda, acelesi olan bir ihtiyaç-kendinden kaynak…
*-*
İzolasyon ilişkileri öldürdü, deniyor, değişimi irdelemeden konuşulmuş laf… Önce ne bitti, niye bitti sormalı….
Mesafe-izolasyon kişileri kendimerkezlerine çekmekte iken çoğu kişi sordu “kimim neredeyim ne istiyorum. Elbette, ilişkiler de bu sorulardan nasibini aldı. Kendiliğin güncellenmesi neticesinde kimi ilişki bitti kimi güçlendi… Sağlamlığı, misyonu, gerekliliği vb değerlendirildi….
Bir gün şartlar değiştiğinde , şeyler eskisi gibi olacak mı, soran kaldı mı ?
Eskisi gibi’yi özlemekten çok yeniyi inşa etmek, odak…
Hatırımızda değil mi, bitiş öncüsüdür, başlangıcın….
…
Psk. Alev Topçu
#psikolojidiyaloglar
#ilişkiler